Ekim 2016

30 Ekim 2016 Pazar

DEPREMDEN KORUNMA YOLLARI



DEPREMDEN KORUNMA YOLLARI




PLANLAMA:
Yaşadığınız-bulunduğunuz mekanı inceleyin. Korunma için bulunacağınız yeri ve muhtemel kaçış yolunu belirleyin.

Eğer bulunduğunuz noktadan kendinizi 10-15 saniye içinde bina dışına çıkartacak ve güvenli bir açık alana ulaştıracak pozisyonunuz varsa bu yolu saptayın. (Bu yöntem sadece giriş altı, giriş ve birinci katta olanlar için geçerlidir.)

Deprem sırasında ilk 10-15 saniye binayı terk edebilmek açısından çok önemlidir. Binalarda yıkıma yol açan unsur, hissettiğiniz ilk sarsıntı değil, binanın rezonansa girmesidir. Bu da size 10-15 saniyelik süre kazandırmaktadır. Bu süre içinde kaçma eylemini gerçekleştirebilecek bir yöntem bulduğunuz taktirde tatbik ederek zamanı saptayın. Böylelikle hem kesin kaçış sürenizi öğrenebilir, hem de bu süreyi daha da kısaltacak yöntemler geliştirebilirsiniz.

UNUTMAYIN: 

Kişisel kaçış zamanı ile birilerine yardım ederek (eşiniz, çocuğunuz, iş arkadaşınız ya da bedensel özürlü) kaybedeceğiniz zaman çok farklıdır. Farklı senaryolar geliştirmenizde ve süre tutarak denemenizde yarar vardır.

Binayı terk ederken mutlaka başınızı yüksekten veya tavandan düşen nesnelerden korumalısınız. Bu aşamada yastık bir işe yaramayacak, aksine çevrenizi görmenize ve sesleri duymanıza engel olacaktır. Bir kask veya baret, bulamazsanız bir sandalye veya bir tahta parçası, büyük ve kalın bir kitap işinize yarayabilir.

Eğer binayı 10-15 saniye içinde terk edemiyorsanız, kesinlikle merdivenlerden, merdiven boşluklarından uzak durunuz. Asansör bir tuzaktır, kullanmayınız. Yıkılan binalarda en yüksek oranda ölüm bu noktalarda meydana gelmektedir. Birinci kattan daha yüksekteyseniz atlamayı denemeyiniz. Bunun yerine yüksek binalarda yapılması zorunlu olan harici yangın merdivenlerini kullanınız. Demir konstrüksiyondan inşa edilen bu merdivenler, binadan bağımsız olduğu için yıkım darbesinden daha zor etkilenecek ve bağlı olduğu yerden kopması halinde çeperlerindeki kuşaklar nedeniyle düşme anında bir koruma alanı oluşturacaktır. Dahili yangın merdivenleri koruyucu bir alan yaratmayacaktır.

Eğer bulunduğunuz bina depreme dayanıklı ve bulunduğunuz mekandaki masa çelik veya kalın masif ahşap malzemeye sahipse başınıza düşebilecek eşyalardan sizi koruyabilir. Ama tavan çökmesi halinde hiçbir koruyucu özelliği olmayacaktır.




Bir 'yaşam üçgeni alanı' yaratın. Masa, yatak altı gibi yerler yerine, ağırlık merkezi yere yakın çelik dolaplar, para kasaları, çamaşır ve bulaşık makinesi gibi nesnelerin yanına yatın ve cenin pozisyonu alın. Herhangi bir yıkılma anında bu nesneler belki ezilecek ama asla yok olmayacaklardır. Yanlarında yaratacağı alan sizin yaşam üçgeniniz olacaktır. Mutfak iyi bir saklanma ve yaşam üçgeni yaratabilecek uygun bir ortamdır. Tezgah altında veya yanında yer alan fırın, bulaşık makinesi bu bölümün ezilme oranını en aza indirger. Ancak set üstü dolaplardan dökülecek tabak, bardak ve benzeri cisimlere karşı bir önlem alınması, rafların düşmesine engel olmak için de duvarla olan bağlantılarının sabitleştirilmesinde yarar vardır.

Bulunmamanız gereken bir yer de kapı pervazlarıdır. Kapı pervazlarının taşıyıcı hiçbir özelliği yoktur. Çelik kapılara da güvenilmemelidir. Bunların da taşıyıcı özelliği olmadığı gibi gerektiğinde kırılması mümkün değildir. Ayrıca üzerinize devrilme riski de bulunmaktadır.

Unutmayın, depreme uykuda yakalandığınız taktirde kullanmanız gereken 10-15 saniyelik süre bir hayli azalacaktır. Yatağınızın hemen kenarına ve yanına yan yatarak cenin pozisyonu alın.

Deprem sonrası ihtiyaçları belirleyerek, bunları evde ulaşımı kolay ve herkes tarafından bilinen bir yerde, ayrıca arabanızda hazır tutun.

Hangi malzemelere ihtiyacınız olabilir?




* Her aile bireyi için birer pilli fener ve yedek piller.(Yedek piller her 6

ayda bir yenilenmelidir.)

* Üç günlük su ve yiyecek stoğu.

* İlk yardım kutusu, el kitabı ve gerekli ilaçlar.

* Giyecek, rahat ayakkabılar, naylon tente, battaniye, çarşaf.

* Ev ve araba anahtarları

* Pilli radyo.

* Yedek nakit para

* Bebekler için gerekli gıda ve malzeme.

Deprem sırasında aile bireyleri bir arada değilse olasılığına karşı, deprem sonrasında buluşmak üzere güvenlikli bir yer belirleyin ve burada buluşma konusunda plan yapın.

Bulunduğumuz şehir dışında bir akrabayı belirleyip, tüm aile bireylerinin deprem sonrasında bu kişiyi arayıp durumunu bildirmesini, böylece bu kişinin ayrı düşen aile bireyleri arasında haberleşmeyi sağlamasını planlayın.


DEPREM ANINDA UYGULAYIN:

Deprem anında 10-15 saniye içinde bulunduğunuz binayı terk edebiliyorsanız derhal kaçın, yoksa güvenli bir yer bulun.

İlk sarsıntıyı hissettiğiniz anda sakin olun. Paniğe kapılmayın. Panik, sağlıklı düşünmenizi engelleyecek, hatalı, bilinç dışı hareket etmenize yol açacaktır. Bilinçli düşünebilmek, hazırlıklarınızı felaket anında değil, daha önce yapmanıza ve planlamanıza bağlıdır.

Kesinlikle oradan oraya koşmayın ve ayakta durmayın.

UNUTMAYIN: 



Yan yatarak cenin pozisyonu (yan yatarak ayakların karına kadar çekilmesi, ellerle başın kapanması) almanız, ellerinizle başınızı korurken çevreyi görme ve gözlemleme şansı verecektir. Kolon, kiriş veya duvarlar bir anda düşmeyecek, bu hareket belli bir sallantının ardından gerçekleşecektir. Bu da size son dakikada da olsa vücudunuzu koruma şansı verecektir.

Herhangi bir şekilde enkaz altında ezilme durumu olduğunda vücudunuz bu şekilde azami korunma olanağına sahiptir. İç organlarınızın büyük bir bölümünü ve böbreklerinizden birini çalışır durumda tutabilmek için en ideal şekil budur.


Balkona çıkmaktan, merdivenden inmekten, asansöre binmekten kaçının. Kolon ve kirişlerden de uzak durun. Bu arada, camlar kırılabilir, kitaplıklar devrilebilir, mutfak dolaplarındaki tabak çanaklar dökülebilir.

Hazırladığınız deprem çantasına ulaşmak için zaman harcamayın. Eğer o an elimizin altında değilse pilli radyo, fener, konserve yiyecek ve içeceklerin bulunduğu çantaya ulaşmaya çalışmak, sakınmak ve korunmak için size gerekli olan süreyi çalabilir.

Deprem Sırasında Bina İçinde Bulunanlar:

En güvenli yerler, ev yıkıldığında bizim yaşamamız için gerekli yer kalmasını sağlayacak sağlam ve büyük eşyaların yanıdır. Bu eşyaların yanında anne karnındaki pozisyonda yatmak gerekir. Bina çöktüğünde çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, mutfak tezgahı, büfe ya da büyük kanepe gibi eşyalar çökme sonucu tavanı bir miktar tutarak küçük bir alan yaratırlar. Bu alan bir insanın yaşaması için yeterli olabilmektedir.

Ancak önemli bir nokta evde belli dönemlerde deprem tatbikatının yapılması ve deprem sırasında nerede ne koşulda olursak olalım hiç düşünmeden doğru olan yere en kısa sürede ulaşma yollarının planlanması gerekmektedir. Eğer bu yol üzerinde engel teşkil edecek eşyalar varsa kaldırılmalıdır. Kapı altında durmak, masa ya da yatak altına girmek çok sakıncalıdır.

Depremden önce yapılacak birkaç basit hazırlık depremden sonraki zor yaşantımızı çok kolaylaştırabilir. Örneğin aracımızın bagajında; bir çadır, uzun müddet bozulmayan yiyecek ve içecekler, fener, ilk yardım malzemesi, giysi, telsiz, battaniye, sıhhi malzemeler gibi eşyaların bulunması, organize yardımın gelmesi için gerekli olan 3-4 gün boyunca bizi çok rahatlatacaktır.

Eğer depremde evimiz yıkılmadıysa eve girip doğalgaz, elektrik, su, LPG tüpü gibi sistemleri ana vanalarından kapatmak gereklidir.

Deprem Sırasında Araçta Bulunanlar:

Yer sarsıntısını otomobilde, tünelde veya kapalı bir otoparkta hissettiğiniz anda;
Paniğe kapılmayın.

Yolda iseniz, aracınızı yol kenarına çekip, binalardan, elektrik direklerinden, veya ağaçlardan uzakta durdurun.


Tünel içinde iseniz ve çıkışa yakın değilseniz, aracınızı durdurup aşağıya inin ve yanına yan yatarak cenin pozisyonu alın. Aracınızın içinde durmayın. Aynı yöntemi kapalı bir
otoparkta iseniz aynen uygulayın.

UNUTMAYIN: 

Araç içinde olduğunuz taktirde, üzerinize düşen bir parça ile ezilme riski taşıyorsunuz. Oysa dışına çıkıp, yanına yattığınız takdirde, üzerinize yıkılacak tavan, tünel gibi büyük kitleler aracı belki ezecek, ama yok etmeyecektir.


Deprem Sırasında Dışarıda Bulunanlar:

Açıklık alanlarda durup, binalardan, elektrik direklerinden, ağaçlardan ve elektrik tellerinden, üst geçitlerden ve köprülerden uzak durun. Herhangi bir nesnenin (balkon, araba v.b.) altına girmek çok sakıncalıdır. Deprem bitene kadar açık alanda beklenilmelidir.

Deprem Sırasında Deniz Kenarında Bulunanlar:

Daha yüksek yerlere çıkın.

Deprem Sırasında Bir Dükkan Veya Alışveriş Merkezinde Bulunanlar:

Kaçmaya çalışmadan, raflardan uzak durup yere yatmalı, ellerinizle başınızı korumalı, sarsıntı bitmeden binadan çıkmaya çalışmamalısınız.

Deprem Sırasında Sinema Veya Stadyum Gibi Yerlerde Bulunanlar:

Oturduğunuz yerde kalmalı, kollarınızla başınızı korumalı, sarsıntı bitmeden hareket etmemeye çalışmalısınız.


DEPREMDEN SONRA

Deprem öncesi önlemlerinizi aldınız ve depremi az ya da çok hasarla atlattınız. Bu kez başka sorumluluklar sizi bekliyor. Ön koşul paniğe kapılmamak, uyanık ve hızlı davranmak.

Eviniz hayatınıza zarar vermeyecek ölçüde hasar görüp, sizin dışarı çıkmanıza izin veriyorsa, binayı terk etmeden önce çevrenizdeki seslere kulak verin. Bu sesler, sizden çok daha zor durumda olan insanlara ait olabilir. Sese olan yakınlığınız sayesinde binanın dışından yapılacak bir yardımdan çok daha hızlı bir şekilde göçük altındakileri hayata kavuşturabilirsiniz.

Kalabalık mekanları boşaltırken sakin olmak, hasarı en az ölçüde atlatmak açısından önem taşır.

Binaların dışına çıktığınız andan itibaren de kurtarma çalışmalarına katılmak gerekir. Verebileceğiniz küçücük bir destek, bir insan hayatı, daha büyük yardımlar birden çok insanın hayatı demektir.

Sükunetinizi koruyun. Durumunuzu değerlendirin. Yaralı olup olmadığınızı belirleyin.

Bulunduğunuz yapı yıkılmışsa, kontrollü, hızlı ve dikkatli bir şekilde binayı terk edin.

Hemen ardından gelebilecek bir artçı şok, o ana kadar yıkılmamış, ancak taşıyıcı elemanlarına zarar vermiş olan binayı yıkabilir.

Sarsıntı anında merdivenler bağlantı yerlerinden ayrılmış, tavandan dökülebilecek sıva, beton parçası olabilir. Binadan ayrılırken kapıları dikkatli bir şekilde açın, bu gibi tehlikelerden sakının ve başınızı koruyun.

EĞER ENKAZ ALTINDA İSENİZ...

Kıpırdayacak durumunuz varsa ve kesin bir çıkış yolu görebiliyorsanız hareketlenin. Aksi takdirde pozisyonunuzu koruyun ve sakin olun. Fazladan her çaba, size gelecekte gerekli olacak enerjiyi ve suyu tüketecektir.

Dışarıdan bir müdahale sesi duyana kadar bağırmaya çalışmayın. Bu enerjinizi zamansız tüketmenize yol açacaktır. Bir ses duyduğunuzda cevap verin ve pozisyonunuzu anlatmaya çalışın.
İlerleyen saatlerde dışarıya ses verebilecek bir ses kaynağı yaratma yolu bulun. Tencere benzeri bir metale vurulacak bıçak sapı sert bir yüzeye vurabileceğiniz diğer sert bir cismin olup olmadığını kontrol edin. Çünkü saatler geçtikten sonra böyle bir şey edinme gücünü kaybetmiş olabilirsiniz.

Kurtarma ekiplerinin, olay yerine ulaştıklarında bakacakları ilk yer enkaz üzerinde kabarmış bölgelerdir. Kabaran bu bölgeler muhtemel yaşam üçgenlerinin olduğu noktalardır. (Buzdolabı, bulaşık ve çamaşır makinesi, çelik para kasası, demir dolap vb.) Böyle bir pozisyona sahipseniz, ilk ulaşılacak kurtarma bölgesindesiniz demektir.


27 Ekim 2016 Perşembe

SOBA HANGİ HALLERDE ÖLDÜRÜCÜDÜR?


SOBA HANGİ HALLERDE ÖLDÜRÜCÜDÜR?




     Ülkemizde her yıl özellikle kış aylarında yüzlerce kişi sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlenerek hayatını kaybediyor. Zehirlenmeler çoğunlukla yakıt ve soba kullanımında doğru yöntemin bilinmemesi ve küçük ihmaller yüzünden yaşanıyor. Kalitesiz yakıt, temizlememiş baca ve doğru kullanılmayan sobaya bağlı olarak, rüzgarın da etkisiyle bacanın dumanı geri tepmesi sonucu karbonmonoksit gazından zehirlenmeler meydana geliyor. Uzmanlar, bu tür olaylarda baca temizliği, soba kullanımı ve yakıt kalitesinin önemli bir etken olduğuna dikkat çekiyor.

Soba zehirlenmelerinin önüne geçmek için şunlar yapılmalı:

BACALAR TEMİZLENMELİ
     Bacalar mutlaka temizlenmeli; is, kurum ve katran bağladığı zaman baca kesiti daralır ve çekim gücü düşer. Baca temizlenmediği zaman da soba içine yanma için yeterli hava giremez. Böylece yanma yavaşlar, yanma verimliliği düşer ve dumanlı yanma olur. Rüzgarlı havalarda da sık sık baca gazı teper ve oda içine duman sızar. Bacalarda mutlaka baca başlığı kullanılmalıdır. Aksi durumda rüzgarlı havalarda zararlı ve zehirli gazlar teperek zehirlenmelere neden olabilir. Sık sık baca tepmesi oluyorsa, baca deliğinin uygun olup olmadığı kontrol ettirilmeli. Bina bacası çatının en yüksek noktasından en az 1 metre yüksekte olmalı ve çıkan gazların dağılabilmesi için yanındaki binalardan 6 metre uzakta olmalıdır. Baca rüzgardan fazla etkilenmeyecek şekilde iyi çekişli olmalıdır. Lodoslu bölgelerde bacaya klape takmak geri tepmeleri önlemede yararlı olabilir.

SOBA KURULMASI
     Soba duvardan en az 50 ve en çok 150 santimetre uzağa kurulmalı. Borular mümkün olduğunca kısa ve düşey doğrultuda olmalı. Yatay borular bacaya doğru yüzde 10 eğimle yükselerek takılmalı. Fazla dirsek ve borudan kaçınmalı, en fazla iki dirsek kullanılmalıdır. Delik boru kullanılmamalı. Soba, dirsek ve boru eklem yerleri duman sızdırmamalı, eklem yerleri birbirine uygun bir şekilde geçirilmelidir. Baca ve soba borusu bağlantısının uygun biçimde yapıldığından emin olunmalı. Soba boru ucu, baca deliğine fazla sokulup tıkanmamalı ve bacayı daraltmamalıdır. Soba boruları pencere ve duvardan dışarı çıkarılıp uzatılmamalıdır.

YAKIT VE SOBA KULLANIMI
     Soba odanın içinde en uygun yere yerleştirilmeli, altına yanıcı olmayan bir maddeden altlık konmalı. Verimli yanması için soba en fazla üçte iki oranında doldurulmalı. Mutlaka üsten yakılmalı ve daha sonra üzerine hiç kömür ilavesi yapılmamalı. Soba tutuşuncaya kadar alt ve üst delikleri açık tutulup, tutuştuktan sonra delikler kademeli olarak kapatmalı. Kömür bittiğinde tekrar temizlenip aynı şekilde yakılmalıdır. Yatarken soba üzerine kürekle kömür atılıp hava ve duman kapakları kısmen kapatılıp sobayı uyumaya bırakılmamalıdır. Baca klapesi tam olarak kapanmamalı, sobanın hava ve duman kapaklarının kapatılması zehirlenmeye davetiye çıkartır. Lodoslu havalarda yatmadan soba mutlaka söndürülmeli. Verimli yanma için sobaların külleri günlük temizlenmelidir. Hangi tip soba olursa olsun, soba yanarken uyunmamalı. Soba borusuna çamaşır kurutmaya yönelik aksesuarlar takılmamalı. Sobanın kurulu olduğu odada yatılmamalı, yatılmak zorundaysa da sönmüş olmalıdır. Soba yanan odada yatılmak zorunda ise kişinin başı sobadan en az 1.5 metre uzakta, kapıya yakın olmalı ve kapı hafifçe açık olmalıdır. Odada kirli gazın birikmesi önlenmelidir. Kapı ve pencere sıkı şekilde kapatıldığında yanmakta olan sobaya yeterli hava giremez ve baca çekişi düşer. Soba içine yeterli havanın girememesi eksik yanmaya neden olur. Bu da orta ve şiddetli rüzgarlı havalarda baca gazının sobadan sızarak oda içine dolmasına ve zehirlenmeye yol açar.

ZEHİRLENME VE YAPILMASI GEREKENLER
     Karbonmonoksit gazını soluyan kimsede hafif uyuşukluk, durgunluk ve uyuklama hissi belirir. Bu belirtiler zehirlenmenin başladığı anlamına gelir. Sobalı bir odada otururken; yorgunluk, halsizlik, baş dönmesi, baş ağrısı, uyku hali, bulantı, kusma, görme bulanıklılığı, huzursuzluk hissedilince pencere ve kapıyı açın, odaya taze hava girmesini sağlayın. Zehirlenen kişiyi derhal ortamdan uzaklaştırılıp, temiz havaya varsa saf oksijenle teneffüs ettirilmeli ve acilen en yakın sağlık kurumuna götürülmelidir.
     Biraz daha fazla karbonmonoksite maruz kalındığında hareket yeteneği felce uğrar, insana tatlı bir rehavet çöker ve uyuklama isteği doğar. İleri aşamada titreme, kas kasılmaları ve çene kilitlenmesi başlar. Gözler bir noktaya dikilir ve ateşlenme olur. Solunum ve kalp atışları yavaşlar, vücut ısısı düşer, his ve şuur kaybolur ve ölüm gerçekleşir.




25 Ekim 2016 Salı

Alüminyum yanık örtüsü ne işe yarar?


Alüminyum yanık örtüsü ne işe yarar?




İlk yardım malzemelerinden olan yanık battaniyesi veya yanık örtüsü 160×210 cm boyutlarındadır.

Deprem, yangın vb. Doğal afetlerdeSıcaktan soğuktan ve nemden korur.Kazalarda ve acil yardımlarda kullanılır.

İki renklidir. ürünün bir tarafı sarı diğer tarafı ise metal renklidir.

Metal renkli yönü vücudu soğutur.
Sarı renkli yönü vücudu ısıtır.


Yanık battaniyeleri soğukta gümüş tarafı sıcakta sarı tarafı vücuda sarılır.



Vücudun ısısının(vücut ısısı azalıp çoğaldığında )% 80 dengesini ayarlar.
Yanık Örtüsü ve Yanık Battaniyesi, daha fazla doku hasarını engelleme ve iyileşme sürecine yardımcı olmak amacıyla yanığı hızlıca soğutur ve hastaya ağrısında hızlı ve sürekli azalma sunar. 

Yanık Örtüsü sayesinde, yanık yaralılarına müdahale sağlık merkezlerinde, ambulanslarda, silahlı kuvvetlerde, emniyet güçlerinde, hastane acil bölümlerinde, iş güvenliği alanlarında ve özellikle itfaiye birimleri tarafından hızlı, kolay ve etkin şekilde yapılmaktadır. 


Diğer yönden dağcılar vücut ısısını muhafaza etmek ve hipotermi reaksiyonlarına karşı koruma sağlaması için kullandıkları malzemedir.


Kalp Masajı Nasıl Yapılır?


Kalp Masajı Nasıl Yapılır?


Ülkemizde ani kalp durmaları sonucu yılda yüz bine yakın kişi hayatını kaybetmektedir. Bu sayı göz ardı edilemeyecek kadar çoktur. 
Kalp krizi sonucu ölüm oranlarını azaltmak için doğru kalp masajı yapabilmeyi bilmek oldukça önemlidir. Topluma doğru kalp masajı yapılması konusunda eğitim verilmesi ani kalp durması sonucu ölümleri azaltacaktır. Ani kalbi duran ve yere yığılan hastaya nasıl yaklaşılacak? Neler yapılacak? Kimlerden yardım istenecek? Kalp masajı hangi bölgeye ve ne zamana kadar uygulanacak? Bu ve benzeri konular açık ve net bir şekilde topluma anlatılmalıdır. Yaşam kurtarma zincirinin halkaları iyi bilinmelidir. İlk yardımcı ani kalp durması vakası ile karşılaştığında ilk önce ortam güvenliğini sağlamalıdır. Sonra bilinç değerlendirmesi yapar. Hastanın kalbinin durduğundan emin olduktan sonra hastayı sert ve düz bir emine yatırarak kalp masajına başlamalıdır. Kalp masajının yapılacağı bölge iman tahtasının dört parmak sol tarafı veya iki meme arasıdır. İlk yardımcı kollarını bükmeden dik bir şekilde belden kuvvet alarak dizleri kendi omuz hizasında olacak şekilde hasta başına çömelerek kalp masajını yapmalıdır. Etkili bir kalp masalı yetişkin kişilerde göğüsün 4-5 cm içeri çökertilmesi ile 30 bası 2 suni solunum şeklinde devam ettirilmelidir. 
Suni solunuma başlamadan önce hastaya baş çene pozisyonu verilerek hava yolu açıklığı sağlanmalıdır. Hava yolu açıklığından emin olunmalıdır. Kalp masajını devam ettiren ilk yardımcı aynı zamanda olay yerinde bulunan belirli bir kişiyi işaret ederek o kişiden 112 acil sağlık ekiplerini aramasını istemelidir.Yapay solunum bilmiyor yada yapmak uygun değilse aralıksız kalp masajı da yeterli solunum ve dolaşım desteği sağlamaya yetecektir. 
112 acil sağlık ekipleri olay yerine ulaşıncaya kadar kalp masajını aralıksız olarak sürdürmelidir. Bu sayede hastanın ambulans ile gelecek elektroşok cihazı ile kalbinin yeniden çalıştırılma olasılığı artacaktır. Kalp masajının asıl yararı ise beyin hasarının geciktirilmesidir. Bu sayede ileri yaşam desteğine geçilmesi sonucunda kalp yeniden çalıştırıldığında hastada beyin ölümü gerçekleşmediğinde uyanma ve başkalarına bağımlı olmadan hayatını sürdürme olasılığı artacaktır. 
112 acil sağlık ekiplerinin beyin ölümü gerçekleşmemiş hastaya yapacağı acil tıbbi müdahale hastanın hayata dönme ve başkalarına bağımlı olmadan yaşamını sürdürme olasılığını yükseltecektir.

23 Ekim 2016 Pazar

ŞARBON Diğer adıyla ANTHRAX nedir?


ŞARBON Diğer adıyla ANTHRAX




















Latince kömür anlamına gelir, 
Üç çeşit hastalık yapar,
*Deri Şarbonu
*Sindirim Sistemi Şarbonu
*Solunum Sistemi Şarbonu


Doğada yaygın olarak bulunur,
Mikrop uygun ortamda hızla çoğalır uygun ortam bulamazsa spor denilen hale geçer, sporlar doğa koşullarına uzun yıllar dayanıklıdır uygun ortam bulurlarsa yeniden çoğalmaya başlarlar.  
Otçul hayvan hastalığıdır.
Nadiren insana bulaşır. ( Zoonoz )
Yılda dünyada 20.000 ila 100.000 vaka görülür.



DERİ ŞARBONU Hasta hayvanın eti, sütü, yünü, vb  ile temas sonucu derideki sıyrık, çatlak veya açık yaralardan, 
Bit, pire ısırığıyla,
Hayvancılıkla uğraşılan alanlarda görülür, ( %95 )
Deride küçük kaşıntılı kabarıklıkla başlar,
24 – 48 saat sonra burası ülserleşir,
Ortası siyahlaşır, ( anthrax )
Yara ağrısızdır,
Tedavi edilmezse % 20 ölümcül seyreder,( tedaviyle < %1 )
Kişiden kişiye geçmez.



SİNDİRİM SİTEMİ ŞARBONU Hasta hayvanın eti, sütü ile,
Hasta hayvan ürünlerinin çiğ veya az pişmiş yenmesiyle bulaşır,
Birkaç gün sonra ateş kanlı ishal, bulantı, kusma başlar,
Hastanın genel durumu hızla kötüleşir,
Tedaviye rağmen ölüm oranı % 50 nin üstündedir.



AKCİĞER ŞARBONU Yün kırpıcıların hastalığıdır,
Mikrobun solunum yoluyla akciğerlere girmesiyle ortaya çıkar,
Kuluçka süresi 1 ila 6 gün arasında değişir,
Hastalık halsizlik, hafif ateş ve kuru öksürükle başlar, 2 gün sonra hasta bir miktar iyileşir,


BİYOLOJİK SİLAH OLARAK ŞARBON Sventlosk, RUSYA, 1979 biyolojik silah araştırması yapan merkezde kaza, rüzgarla yayılan bakteri 4 km çaplı alanda yüzlerce kişiyi hastalandırdı. Sonuç 24 ölü, 50 km çapında bir alanda hayvan hastalıkları ve büyük zaiyat görüldü



BİYOLOJİK SİLAH OLARAK ŞARBONUN ÖZELLİKLERİ Kısa kuluçka süresi ( 1 – 6 gün ),
Yüksek derecede ölümcül akciğer şarbonu salgını,
Antibiyotiklere pek cevap vermez,
Rüzgarla birlikte hareket eder beraberinde yüksek oranda hayvan telefi vardır.



BİYOLOJİK SİLAH OLARAK ŞARBONDAN KORUNMA Hepa filtreli maskeler
Aşı
Temas öncesi ve sonrası aşılama, 
Antibiyotik
Dekontaminasyon ( temizlik )
Hasta, ortam, ekipman, sular ve gıdalar.



ŞARBON AŞISI Türkiye’de insan aşısı yoktur,
Aşı 1,5 yıl içinde 6 kez yapılıyor ve 1 yıl koruyucu,
Aşının etkinliği konusunda kesin veriler yoktur,
18 yaş altı ve 65 yaş üstüne yapılmıyor, 
Aşı askerlere veterinerlere, mezbaha vb çalışanlarına uygulanıyor.


ŞARBONU ÖNLEMEDE ANTİBİYOTİKLER Koruyucu amaçla antibiyotik kullanımı bakterinin hızla direnç kazanmasına neden olabilir. Önlem amacıyla ciprofloksazin veya doksisiklin kullanılabilir,
Şarbon saldırısı kesinse antibiyotikle birlikte aşı programına başlanması önerilir.
Şarbon saldırısı kesinse ve aşı yoksa antibiyotik 4 hafta sonra kesilir hastalar takibe alınır.




Tanı
Erken dönemde tanısı zor 
Geç dönemde kanda mikrop gösterilebilir.
Toksin tayiniyle erken tanısı mümkün ( 2. – 3. gün )







16 Ekim 2016 Pazar

ORMAN YANGINLARI





Doğal Afetlerle ilgili Detaylı Bilgiler

Doğal afet, insanların etkisi olmadan meydana gelen, büyük yıkımlar yaparak insanların canına veya malına zarar veren doğa olaylarına verilen isimdir. Kasırga, deprem, sel birer doğal afettir...

ORMAN YANGINLARI

Eskiden orman yangınları doğal afet olarak kabul edilmese de, bugün artık akciğerlerimize ve sağlığımıza karşı çok büyük bir yıkım olduğundan doğal afet olarak kabul edilmektedir. Orman yangını, doğal ya da insani sebeplerden ortaya çıkan ormanların kısmen veya tamamen yanmasıdır. Yıldırım düşmesi, yanardağ patlaması ve yüksek sıcaklık gibi doğal sebeplerle çıkan yangınlar ve sigara, tarımsal ürünler nedenli çıkan insan kaynaklı orman yangınları vardır. Ormanların yanması ekolojik olarak bir çok zarara sebep olur. İklim değişikliği ve kuraklık başlıca sonuçlardır.
Ormanları yangınlara karşı korumak için
1. Ormanlara cam ve cam kırıkları atılmamalıdır. Cam, güneş ışığını bir büyüteç gibi çimenlere çeker. Çimenler, tutuşarak çimenlerin alevlenmesine ve dolayısıyla yangının oluşmasına neden olacaktır.
2. Mangal küllerini söndürmeden dökülmemelidir. Çünkü çimenlerin tutuşarak yangın çıkarma olasılığı vardır.
3. Bir yangın gördüğümüz zaman 110 yangın ihbar hattına bildirmeliyiz; eğer bu bir orman yangınıysa, o zaman 177 alo orman yangını ihbar hattına bildirmeliyiz.
4. Halk görevli kişiler ve çevre örgütleri tarafından bilinçlendirilmeli, bu konuda seminerler ve konferanslar düzenlenmelidir.

5. Ormanda ateş yakmamalıyız, yakmak zorundaysak çimensiz bir alanda ateşin etrafına taş koyarak yakmalıyız.

Tsunami nedir?





Doğal Afetlerle ilgili Detaylı Bilgiler

Doğal afet, insanların etkisi olmadan meydana gelen, büyük yıkımlar yaparak insanların canına veya malına zarar veren doğa olaylarına verilen isimdir. Kasırga, deprem, sel birer doğal afettir...

TSUNAMİ

Tsunami (Japonca ‘da liman dalgası anlamına gelir) okyanus ya da denizlerin tabanında oluşan deprem, yanardağ patlaması ve bunlara bağlı taban çökmesi, zemin kaymaları gibi tektonik olaylar sonucu denize geçen enerji nedeniyle oluşan uzun periyotlu deniz dalgasını temsil eder.
Yunan tarihçi Tukididis, tsunamileri denizaltı depreminden kaynaklandığını ileri sürdüğü bilinen ilk kişi olarak bilinmesine rağmen tsunaminin oluşumu hakkında 20. yüzyıla kadar pek bir şey bilinmemekteydi. Konu, hala araştırılmaktadır. İlk jeolojik, coğrafik ve oşinografik makaleler, tsunamileri "sismik deniz dalgaları" olarak adlandırmaktadır.
Tropikal kasırga gibi bazı meteorolojik şartlar, büyük alçak basınç alanlarını oluşturarak İng. storm surge denilen fırtınalarda denizin fazla yükselmesi olgusuyla meteotsunamilere neden olabilir. Meteotsunamiler de deniz seviyesini gelgit normalin birkaç metre üstünde çıkartabilir. Bu değişim, alçak basınç alanındaki düşük atmosfer basıncından kaynaklanır. Bu storm surgeler kıyıya erişince etrafı suya boğarak tsunamiye benzetilebilirler.
Tsunami, tektonik olaylar sonucu deniz veya okyanusta meydana gelen devasa büyüklükteki dalgalara verilen bir addır. Japonca ‘da liman dalgası anlamına gelir. Can ve mal kaybının çok olduğu önemli doğa olaylarından biridir. Tsunami kelimesi, 15 Haziran 1896 yılında Japonya'da yaşanan büyük meiji tsunamisinden sonra dünya dillerine kendiliğinden yerleşmiştir.
Deniz veya okyanusun dibinde meydana gelen deprem, zeminin çökmesine ve kaymasına neden olur. Bunun sonucunda Tsunami adı verilen devasa dalgalar oluşur. Depremden kısa bir süre sonra kıyıda görülen yavaş ama anormal su yükselişi çok kuvvetli dalgaların yani tsunaminin geleceğinin habercisidir. Tsunaminin ilk ve son dalgası etkisizdir ancak diğer dalgalar çok hızlı ve kuvvetlidir. Ard arda gelen 4-5 büyük dalga çevreye yayılır.
Tsunaminin en çok görüldüğü okyanus pasifiktir. En yeni örneği 10 Mart 2011 tarihinde tüm dünyanın gözü önünde Japonya'da yaşandı. Son 140 yılın en büyük depremi olarak tanımlanan felakette can kaybı yaşanmazken deprem sonucu oluşan Tsunami de akıl almaz can ve mal kaybı yaşanmıştı.


 

YANARDAĞ (VOLKAN)





Doğal Afetlerle ilgili Detaylı Bilgiler

Doğal afet, insanların etkisi olmadan meydana gelen, büyük yıkımlar yaparak insanların canına veya malına zarar veren doğa olaylarına verilen isimdir. Kasırga, deprem, sel birer doğal afettir...

YANARDAĞ (VOLKAN)

Yanardağ ya da diğer bir adıyla volkan, dünyanın katmanlarında yer alan magmaların yeryüzüne çıktığı, genelde şekil olarak koni biçimine benzeyen ve magma maddelerin havaya püskürtülmesini sağlayan, bir ağzı bulunan dağdır.
     Dünyanın fizyolojisine bakıldığında, dünyanın çeşitli katmanları bulunmaktadır. Bu katmanların bazılarında radyoaktif elementler ayrışır ve burada çok yüksek derecede bir ısı açığa çıkar. Öyle ki, bu ısı bazen binlerce derece seviyesine çıkabilmektedir. Derin katmanlarda yüksek basınç bulunduğu için, kayaçlar erime işlemine uğrayamazlar ve bu nedenle sıvı hale dönüşemezler. Bu kayaçlar oldukça kızgın haldedir ve yeryüzünün zayıf noktalarından yukarıya doğru çıkmaya başlarlar.
     Dünyanın daha üst katmanlarında basınç oranı azalır ve kayaçlar bu nedenle yukarıya doğru çıkarken erimeye başlar. Ve bu kayaçlar yeryüzüne, lavlar halinde çıkmış olur. Bu lavlar, volkanik dağlardan yeryüzüne püskürülmektedir. Yeryüzüne yanardağlardan çıkan lavlar, dünyanın katmanlarını incelemek ve bu katmanlardan bilgi almak için bilim insanlarınca incelenmektedir.
     Dünya geneline bakıldığında,  yeryüzünde oldukça fazla yanardağ bulunmaktadır. Bu alanlar aynı zamanda, volkanik bölge olarak adlandırılırlar. Bu yanardağların çoğu sönmüşken, yaklaşık 700-800 kadar yanardağ aktif olarak lav püskürmeye devam eder. Fakat bu lav püskürme işlemi, sık sık yaşanan bir eylem değildir. Çok nadir olarak yaşanır. Yaşandığında ise, hayatı felç edebilir. Sönmüş yanardağlar ise, hiç beklenmedik şekilde tekrar aktif hale gelebilme özelliğine sahiptirler. Burada magmanın rolü büyüktür.
     Dünyada yer alan etkin yani aktif yanardağların çoğu, dar kuşaklarda toplanmış bulunmaktadır. Buralar volkanik alanlardır. Bu kuşaklar içerisinde, Pasifik Çevresi Kuşağı, en bilinenlerden ve aynı zamanda en tehlikelilerinden biridir.  İkinci büyük yanardağ bölgesi ise, Atlas Okyanusu Bölgesidir. Bu bölge, okyanus ortalarındaki ve anakarada yer alan fay bölgelerini içermektedir. Bu okyanus bölgelerinin dışında, bir de volkanik bölge olarak Akdeniz Bölgesi bulunmaktadır. Bu bölgedeki yanardağlar, Akdeniz çevresinde bulunan kıvrımlı dağların iç bölgelerinde bulunur ve jeolojik yapıdan incelendiğinde, Akdeniz Bölgesinin özelliklerini taşımaktadır.
     Anakarada bulunan yanardağların, oldukça görkemli görüntüleri bulunmaktadır. Ama bu görkemli yanardağlar, deniz ve okyanus bölgelerinde yer alan yanardağlarla karşılaştırıldıklarında, görkemlerini kaybetmiş olmaktadırlar. Okyanus ve denizlerde yer alan yanardağların, sadece tepeleri su yüzeyindedir. Bu türden yanardağlara bilinen en iyi örneklerden birisi, Kanarya Adaları’nda bir ada olan tenerife adasındaki “Pice de Teide” Yanardağ’dır. Bu volkanın doruk noktası deniz yüzeyinden 3.718 metre yüksekte, dibiyse su yüzeyinden 3000 metre aşağıda yer alır. Bu volkanın toplam yüksekliği, Ankara’daki yanardağlardan oldukça fazladır. Ki Hawai Adalarında yer alan Volkanik dağların, tüm yükseklikleri 9 kilometreyi aşmaktadır. Bu yükseklik ise, yeryüzünün en büyük dağı olan Himalayalar’dan daha fazladır.

     Yanardağlar aktif hale geçtikleri zaman, yeryüzüne çok kızgın lavlar iner ve havaya da kül ve toz bulutları dağılır. Bu kül bulutları o kadar şiddetli büyüklükte olabilir ki, dünyadaki hava yolu ulaşımını rahatlıkla aksatabilir. Lavların da çevreye zararları oldukça geniş çaplıdır.

Erozyon Nedir?





Doğal Afetlerle ilgili Detaylı Bilgiler

Doğal afet, insanların etkisi olmadan meydana gelen, büyük yıkımlar yaparak insanların canına veya malına zarar veren doğa olaylarına verilen isimdir. Kasırga, deprem, erozyon, sel birer doğal afettir...


EROZYON

Erozyon, dış kuvvetlerin etkisiyle toprak örtüsünün aşındırılarak başka alanlara taşınmasıdır. Akarsu ve rüzgâr erozyonunun birlikte etkili olduğu yerlerin ortak özelliği bitki örtüsü bakımından fakir olmalarıdır.
Erozyonda Etkili Faktörler
1) Arazinin çok engebeli olması,
2) Eğimli arazilerde arazinin eğime dik sürülmesi.
3) Bitki örtüsünün tahrip edilmesi: Orman yangınları, tarla açmak amacıyla ağaçların kesilmesi, otlaklarda aşırı otlatılma yapılması, anız örtüsünün yakılması gibi.
4) Toprağın aşırı işlenmesi.
5) Yağışların sağanak yağış şeklinde olması.
6) Yağış rejiminin düzensiz olması
7) Akarsu taşkınları
Erozyonun Sonuçları
1) Toprağın verimi düşer, çölleşme olur.
2) Barajlar dolar.
3) Tarım alanları daralır.
4) Bozulan doğal dengeye bağlı olarak birçok bitki ve hayvan türü yok olmaktadır.
Erozyonu önlemek için yapılması gerekenler
1) Mevcut bitki örtüsü korunarak ağaçlandırma yapılmalıdır.
2) Eğimli tarım alanlarında tarla eğime paralel sürülmeli ve taraça (seki) yapılmalıdır.
3) Nöbetleşe tarım yöntemi uygulanmalı (bu yöntemde asıl amaç erozyonu önlemek değildir. Verimi artırmaktır.)
4) Otlaklarda erken ve aşırı otlatma yapılmamalıdır.
5) Baraj gölü yamaçları ağaçlandırılmalıdır.

HEYELAN (TOPRAK KAYMASI)




Doğal Afetlerle ilgili Detaylı Bilgiler

Doğal afet, insanların etkisi olmadan meydana gelen, büyük yıkımlar yaparak insanların canına veya malına zarar veren doğa olaylarına verilen isimdir. Kasırga, deprem, sel birer doğal afettir...

HEYELAN (TOPRAK KAYMASI)

Heyelan, toprağın üst kısmı ile birlikte alttaki ana kayanın bulunduğu yerden kayarak yer değiştirmesidir.

Heyelanda Etkili Faktörler
1) Eğimin fazla olması.
2) Yağışların fazla olması
3) Toprak özellikleri (killi olması)
4) Tabakaların uzanış doğrultusu: Tabakalar eğime paralel ise heyelan daha fazla görülür.
5) Beşeri faktörler: Yol yapım çalışmaları ile yamaç denge profilinin bozulması.
6) Depremler
Türkiye’de heyelan olayı en fazla Karadeniz Bölgesinde Doğu Karadeniz Bölümünde görülür. Sebepleri: Yağışın ve eğimin fazla olmasıdır. Ayrıca toprağın killi olmasıdır.

En fazla görüldüğü dönem ilkbahardır. Sebebi kar erimeleri ile toprağın suya doygun hale gelmesidir.

Deprem nedir. Nasıl oluşur ?





Doğal Afetlerle ilgili Detaylı Bilgiler

Doğal afet, insanların etkisi olmadan meydana gelen, büyük yıkımlar yaparak insanların canına veya malına zarar veren doğa olaylarına verilen isimdir. Kasırga, deprem, sel bırer doğal afettir...


DEPREM

Deprem, en korkutucu doğal afet olması ile bilinir. Aynı zamanda aniden ortaya çıkması sonucu önlem alınması çok zordur. Deprem, yer kabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayıdır.
     Magma üzerinde yüzen levhalar konveksiyonel akım sayesinde sürekli hareket halindedir. Kıtaların hareketi ile plato sınırlarında kaynama ve ayrılmadaki sürtünmeden oluşan kinetik enerjinin aniden büyük bir güçle boşalabilir. Yer katmanlarında oluşan şok dalgalarının sebep olduğu doğa olayına deprem denir.
Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına "Sismoloji" denir.
     Sismik şok dalgaları, yer kabuğunda dikey veya yatay olarak hareket edebilirler. Deprem bölgesinin jeolojik yapısı sonucu killi veya kumlu arazilerde yer altı su kaynakları aniden yeryüzüne çıkabilir. Arazide seviye kaybı veya tersi oluşabilir.

     Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynadığı ve üzerinde bulunan tüm yapıların da hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır. İstanbul Kandilli Rasathanesi Türkiye depremlerini araştırma ve bilgi merkezidir.

KASIRGA






Doğal Afetlerle ilgili Detaylı Bilgiler

Doğal afet, insanların etkisi olmadan meydana gelen, büyük yıkımlar yaparak insanların canına veya malına zarar veren doğa olaylarına verilen isimdir. Kasırga, deprem, sel bırer doğal afettir...

KASIRGA

Doğal afetlerin en büyüğü olan kasırga şu şekilde tanımlanabilir: Büyük çaplı ve çok şiddetli Beufort ölçeğine göre saatte 75 milden fazla hızla ve dönerek esen tropik rüzgar. Doğu Pasifik ve Güney Atlantik  hariç  subtropikal ve tropikal iklim kuşağındaki bütün sıcak denizlerde sıksık meydana gelir. Ağustos, eylül aylarında Antillerde görülür. Batı Pasifik Okyanusu’nda Tayfun adını alır. Başlangıç ve mevsim sonu kasırgaları, Karaiplerin batısında görülür. Orta Amerika kıyılarının biraz açıklarında Pasifik Okyanusunda ve Meksika Körfezinde de sık sık rastlanır.
Kasırgalar, mahallî fırtınalar kadar şiddetli sayılmazlar. Orta kuşakta meydana gelen ekstratropik siklonlar kadar da geniş çaplı değildirler. Fakat bunlar nispeten geniş çapta ve kesafette olursa, bütün fırtınaların en tehlikelisi ve tahrip edicisi halini alırlar. Atlantikte ortalama yılda yedi kasırga vuku bulduğundan doğu Pasifikte de yaklaşık aynı sayıda kasırga vuku bulur. 1890-1910 arası çok, 1910-1930 arası az, 1930-1950 arası çok sık kasırga vuku bulmuştur. Kasırgaların ekseni kuzeybatı istikametinde eser.

Meydana geliş ve hareket

Kuzey Atlantikteki kasırgalar ekseriyetle hazirandan ekime kadar olur. Bu müddet zarfında deniz yüzeyinde sıcak ve rutubet en fazla haldedir. Mayıs ve kasım aylarında daha az, diğer aylarda ise pek seyrek meydana gelir. Kuzey Atlantik bölgesinde yılda meydana gelen ortalama tropik siklon miktarı sekizdir. Bunun beşi ise kasırga tipindedir. Eylül ayında Atlantik Okyanusunun güneyindeki büyük subtropikal anti-siklon bölgesinde tropik fırtınalar eser. Antisiklon bölgesinin güneyinde esen doğu rüzgârları tarafından tahrik edilerek birkaç günlüğüne batı istikametine kayar. Fırtınaların çoğu antisiklon bölgesinin batı ucundan kıvrılarak  bazıları   Amerika’yı  kasıp kavurur. Diğerleri ise kıyıdan geçer. Diğer fırtınalar kıvrılmadan batı istikametinde doğruca eserek Meksika Körfezini veya Orta Amerika’yı tesiri altına alır. Mevsimin başında ve sonunda patlak veren kasırgalar meydana geldikten sonra kuzey istikametinde eserler. Fırtınaların hızı ortalama 80-240 km’yi bulur.

Rüzgâr ve yağış

Tropik bir siklonun kasırga olarak adlandırılabilmesi için hızının en azından 117 km/saat olması gerekir. Ekseriya saate 240 km’den fazla hıza sahiptirler. Sebep oldukları direkt zarardan başka rüzgarlar felaketlere yol açan büyük deniz dalgalarına ve denizin kabarmasına sebep olurlar. Carolis hareketleri adı verilen hareketler sebebiyle kuzey yarım kürede esen rüzgarlar saat yelkovanının tersi istikametinde, güney yarım kürede ise saat yelkovanı istikametindedir. Kasırgalarla birlikte yağış da gelir. Tropik bir rüzgar kuşağının ortalama yağış miktarı 75-150 mm’dir. Daha çok yağış düştüğü de olur. Böyle yağışlar karaların iç kısımlarında ciddi sellere sebebiyet verir.

Büyüklük ve yapı

Çok yüksek hıza sâhib olan bulutların taşıdığı yağmur, nispeten daha sakin bir bölge olan kasırganın dönen kısmının arkasına düşer. Kasırga boydan boya 50-800 km genişliğindedir. Büyük kasırgalarda havanın sirkülasyonu 12.000 m’den daha üst bölgelere kadar tesir eder. Hatta bazı kasırgalarda bu tesir stosferde dahi görülebilir. Sanak yağmur getiren kümülüs ve kümülonimbüs bulutları rüzgar kuşağında spiral bir şekil almaya meyillidirler. Şekiller radar ekranında görülebilmekte ve böylece muhtemel bir kasırganın gelişi anlaşılmaktadır. Kara istasyonları, uçaklar ve denizdeki gemiler, radarlar vasıtasıyla kasırgaları takip edebilmektedirler. Kasırganın dönen kısmın arkasına (gözüne) yaklaşıldıkça rüzgarın hızı kesilir ama tamamen durmaz. Yağış durur. Ortadaki bulutlar kaybolur, alçak bulutlar ekseriyetle kalır. Aralarından güneş ışıkları geçer. Kuşlar kasırga gözüne kapılır ve sürüklenir. Kasırga gözü geçtikten bir saat sonra aksi istikamette daha kuvvetli bir rüzgar eser.

Kasırganın orta kısmı (otağında) ısı normalden 10°-15°C daha yüksektir. Çünkü buradaki hava daha az faaldir. Yanlardaki yüksek hava basıncından merkezdeki alçak hava basıncına doğru kuvvetli bir hava akımı meydana gelir. Fakat bu iç hava akımı adı verilen hadisenin kuvveti kısmende olsa sürtünme ile hafifler. Kasırganın göz ve odak merkezi kısmından dış kısımlara bilhassa yukarıya doğru santrafüj kuvvetler vasıtasıyla bir hava akımı meydana gelir. Bu bölgede rüzgar hızı azalır. Deniz seviyesindeki şiddetli siklonik akıma tezat teşkil ederek antisiklonik bir akım meydana gelir. Kasırgalar basit bir buharla çalışan motora benzetilebilir. Kasırgayı hareket ettiren dinamo iç hava akımıdır. Hareketini ısı değişiklikleri sağlamaktadır. Mal ve can kaybına sebep olan kasırgalar üzerinde senelerdir çalışmalar yapılmaktadır. Sun’i peykler vasıtası ile kasırgaların doğuşu, takip ettiği yollar, büyüklüğü ve zararları hakkında yardımcı bilgiler alınmaktadır.